Aşk
Korkunç bir şeydir aşk!
Her seferinde acı deneyimleri hatırlatan, kalbimizin bir yanardağ gibi püskürdüğü anda, soğuk havasıyla tüm ateşimizi oracıkta tüm keskin hatlarıyla dondurup kristalleştiren, şekilsizleştiren…
Bundan sonra da artık her dokunanın ciğerine batan dikenleriyle yaşamaya çalıştığımız bu şekilsiz kalbin mimarıdır.
Ölümdür aşk!
O karanlık ne olduğunu bilmediğimiz diyarın kapısında bekleyen süslü ama tehlikeli gardiyan, aşık olduğumuz olur hep; büyüleyici celladımız..
Çok korkunç bir şeydir aşk.
Her şeyin sonudur!
Şimdiye kadar olduğunu zannettiğin model insanın sonudur.
O tabanı boş olan sonsuz kahkahaların sonudur. Yıllarca içinde saklayıp, kendinin bile göremeyeceği deliklere gömülmüş utancın, zayıflığın, çirkinliğin, ezikliğin gizlenmişliğinin sonudur.
Çok pis bir şeydir aşk!
Bunca yıldır yüzleşemediğin ‘sen’ ile aniden, hiçbir hazırlık yapamadan, daha kalkanlarını bile eline alamadan karşı karşıya getiriverir seni… sen ile…
Her şey o celladın yüzünden!
Ölümdür aşk! Gerçek bir ölüm.
Dünyevi hiçbir şeyi alamazsın yanına o aşk kapısından geçerken. Kibrini, acınası hislerini, kızgınlığını, paranı pulunu, güzelliğini, başarılarını, yoksunluğunu… aynadaki görüntünü soyunup, öylece girersin içeri..Çok güzel bir şeydir aşk..
Seni sen ile tanıştırabilmek için tatlı oyunlar yapan, oyuna katılabilirsen(!) elinden tutup cenneti adım adım dolaştıran, kendinden öte dünyalarla can cana olmayı tattıran büyük büyük anne gibidir, “Ver elini öpeyim,” dedirten..
Çocuğu olmaktan huzur ve yaşam bulduğun.