Beklentiye girmek ile yardım istemek aynı şey midir?
Her işini kendin yap olur mu? Kimseden bir şey bekleme. Kimsenin önceliği asla sen değilsin. Önce can, sonra canan çünkü! Ve sen ufak tefek şeyleri bile birilerine yüklediğinde kendinden eksiliyorsun. Ucu açık bir yol bırakıyorsun, bir musluk… Enerjinin bir kısmı usul usul akıyor o “beklediğin” yerden.
Bunun ne olduğu, ne kadar basit veya zor olduğu önemli değil; önemli olan senin, sana ait olan düşün bir ucunu da başkalarına veriyor olman. Orada kendini yeterli görmeme var, yardım istemeye çekinme var, başarısızlık korkusu var, yalnızlıktan kaçma var, var oğlu var…
Yardım istemek ile, beklentiye girmek farklı şeyler.
Yardım istemekte bir netlik hali var. Yardım isteyen ne için yardım istediğini spesifik olarak bilir. Şunu şuradan şuraya taşımama yardım eder misin?
Beklentiye girende ise “Şunun ucundan tutsana!” vardır.
Nereye kadar tutsun, tutup kaldırsın mı, senin için taşısın mı?
Tam olarak ne istiyorsun?
Beklentinin altındaki cümle ise tam olarak şudur: “Benim yerime sen yap.”
Bunu istediğimiz yere koyalım, her seferinde aynı yere çıkarız.
Almaktan kaçındığımız sorumluluklarımız bizi beklenti haline sokar. O sorumluluğu taşımanın o an için bize ağır geldiğini kabul etmiyor olduğumuzdan, birilerinin bize “yardım etmesini, bir ucundan tutmasını” isteriz. Bunu da nezaket, sevgi, önemsenmek, paylaşmak gibi sıfatlar ardından yaparız. Oysa derdimiz nettir, taşımak istemiyoruzdur!
Başarısız olmaktan korkuyoruzdur, yalnız olmadığımızdan emin olmak istiyoruzdur, sevgi ihtiyacımızı gidermek istiyoruzdur.
Beklentiye girerek, diğerlerinden bekleyerek aslında kendimize olan öfkemizi başka birine yöneltmiş oluruz. Beklentimize karşılık gelmediğinde -ki ne beklediğimiz net olmadığından karşılık bulması zor- beklentide olduğumuz kişi ya da kişilere kızarız. Onları sorumlu tutarız. Hem geç kalışımızdan, hem duyarsızlıktan, hem de değer görmemekten. Oysa tüm bunları kendimize yapıyoruzdur. Kendimize duyarsız, yaptığımıza değer vermeyen ve kendi kendini bekleyerek geç bırakan olarak…
Bu bir nevi, içimizdeki sorumluluk almak istemeyene olan öfkemizi dışarıya bölüştürmek, pay etmektir!
Kendi kendimizle yüzleşmekten, gerçeği görmekten kaçmaktır. Hatta bu gerçek “güzel” bir şey olsa da.
Sahiden kendi gücünü merak ediyor ve keşfetmek istiyorsan, kendini geliştirmek ve tüm yeteneklerine, hallerine hakim olmak istiyorsan, kendi sesini bulmak istiyorsan lütfen her işini kendin yap.
Bu “Asla yardım isteme” demek değil! Yardım istemek başka bir şey. Yardım, nerede, nasıl, hangi şartlarda belirlenerek yapılan bir kontrat gibidir. Orada karşılıklı açık bir anlaşma vardır. Dolayısıyla bu açıklık hali de bir sorumluluk almayı gerektirir. Neye ihtiyacın olduğunu belirleme, eksiklerinden veya ihtiyaçlarından kaçmama, karşılığını öğrenme ve ödeme gibi. Bu çok adildir, bu çok nettir.
İnsanın en zor kabul ettiği şeylerden birisi kendi yalnızlığı sanırım. Bu hayatta ne olursa olsun yalnız olduğu. Hepimiz her hayalimizde yalnızız. Onları gerçek kılacak olanlar da bizleriz. Yalnızlığın reddi, bizi başkalarına ve durumlara da bağımlı hale getiriyor. Onu reddetmeye çalışırken, sorumluluklarımız üzerinden beklentiye giriyoruz.
“Oraya giderken beni de alsınlar, yemek yerken beni de çağırsınlar, sofrayı toplarken iki tabak da o getirsin, hesabı o ödesin, şu kadar indirim yapsın, evde şu bitti, ben söylemeden alsın, yazılacakların bir kısmını da onlar yazsın, benim yerime de sorsun” gibi süper zararsız görünen ama hayatımızı minik iplerle bir durma haline bağlayan şeylerden bahsediyorum. Düşünülmek, fark edilmek ihtiyacı vardır altında hep. Evet, bazen sorumluluklarımız da ağır gelir ve yardıma ihtiyacımız olur ama birinden beklemeye ihtiyacımız yoktur.
Kimseden bir şey beklemediğinde, gerçek bir paylaşıma açılır yaşam sofraları. Tamlık halinin, ajandasızlığın yarattığı manyetik alan çoğalmayı, genişlemeyi mümkün kılar. Eksiklik hissi, eksikleri çağırırken, tamlık hissi solid enerjileri çağırır. Bolluk da buradan gelir. Senin kendine olan sakin güveninden, yaptığın işe olan hakimiyetinden, kendine olan hakimiyetinden…
Tüm beklenti musluklarını kapa şimdi, tüm su senin içsel havuzuna dolsun. İçin çağlarken, dışarıya bereketin taşsın ve yaşamın paylaşarak çoğalmaya açık olsun!