Kutsal Kase
Hayata ilk adım attığımızda ihtiyaçlarımız çok nettir. Yemek, uyku ve sevgi dışında bir ihtiyacımız olmaz.
Ağlama eylemi bir çeşit iletişim aracıdır. Bebeğin mail atma yöntemi!
“Açım, altım çok ıslak, beni biraz sever misin” in dışında pek de bir anlama gelmez.
Ancak büyükler dünyasında işler bu kadar basit olmadıgından ebeveynler gözyaşı ile taçlandırılmış bu mesajları,
-kesin bir şey oldu çocuğa…
-ne yapsak susmuyor, oyuncağı da elinde!?
-babasını/annesini arıyor tabi yavrum…
gibi çaresiz ve dramatik cevaplar ile örtüştürmeye çalışır.
Aslında oldukça basit olarak,
-biraz sevgine ihtiyacım var ve lütfen şu bıkkın enerjiden de sıyrılarak sarılabilir misin bana?
olabilir
Anne baba çocuğu susturamadığı için girdiği panik ve telaştan, her daim tutması gereken güvenlik alanını da sağlayamaz ve çocuk daha çok ağlar. Kendine iyi bakılamayacağından endişe duymaya başlar! Ardından bebeğe verilen bir takım oyuncak emzik vs. gibi tamamlayıcılar asıl ihtiyacın yerine geçer, sevginin ve güvenin…
Kaçımız bir hediyenin karşılığında sevildiğimizi düşünüyoruz farkında mısınız
“Bana ne aldığını gördün mü, sanırım bana aşık!!!”
“Eve çiçek almadan gelmiyor Handan’ın kocası, peki ya sen? Beni sevdiğini nereden anlayacağım!!?”
Bizler küçücükken sevgiye, ama kusursuz ve içerisine korku, endişe barındırmayan sevgiye ihtiyaç duyduğumuzda karşılığını sıklıkla biberon, emzik, bebek gibi şeyler olarak aldık. Zamanla da sevgi anlayışımız, gösterebileceğimiz bir objeye dönüştü.
Kalbimizi çepeçevre kaplayan sevgi kâsesi ki ben buna “kutsal kâse” diyorum, plastik bebekler, kırmızı kamyonlar, emzikler, tatlı kaşığındaki çikolatalar ile doldu.
Yaşadığı ilişkide tatmin olamayan, kendini asla değerli hissedemeyen, bir türlü yetemeyen ve kendisine de yetmeyen, sevgi hissinden emin olamayan, hayatı hakkında karar veremeyen, duygusal olarak çabuk kandırılan, kendini güvende hissedemeyen “insan” lar olduk.
Bunlar hep o kâsede ki plastik bebek ve emzik yüzünden
Kâse gerçekten de kutsal. Bizim en kutsal varlığımız. Artık boşaltmalı tüm zırvaları içinden. Gerçekten hak eden ne varsa oraya konmaya onlar konsun, gönlümüz biraz daha net olsun.
Bu ayıklamanın etkisi, iki derece miyop olan kişinin, yirmi yıldır silmediği gözlük camlarını silmesi gibidir.
Kutsal Kâse’miz bizim gerçek gözlüklerimiz ve bence bahar temizliğinin başlaması gereken ilk yer.
Herkese kolaylıkla geçen bir temizlik günü olsun, ve öyledir.
Tüm sevgimle..