Mucize, halihazırda yaşadığınız şeylerden başkası değildir
Yeni dönem beyaz atlıları!
Eskiden bizi kurtarması gereken, bizi yaşadığımız hayatın sorumluluğundan çekip çıkarması beklenen bir beyaz atlımız vardı. Uzak diyarların çok sevgili sevgilisi.
Masal kitaplarımızın uyuşturan kehaneti. “Hiç üzülme, tahmin etmediğin bir yerden biri gelip seni kurtaracak.”
Bir kurtarıcının varlığı nesillerdir aranır durur. Ailesinden kaçmak isteyen kız için, başarıyı yakalayamamış erkek için, ülkesini daha iyi bir seviyeye taşımak isteyen halk için, savaş alanında kaybetmek ufukta kendini göstermiş ve bunu kabul etmek istemeyen için, kendi tembelliğini veya hareket etme cesaretini gösteremeyenler için hep bir beyaz atlı hazır bulunmuş.
“Gelip hepimizi bu dertlerden, bu durumdan kurtaracak!” Bu beklenti, adı üzerinde biraz daha bekletmiş, “hareket etme” kendi sorumluluğunu alma” kararımızı biraz daha erteletmiş bize.
Bu beklenti bazılarımız için “tanrının çizdiği yol”, bazılarımız için “mistik bir takım güçler”, bazılarımız için ani bir “aydınlanma” hali, bazılarımız için “zaman”, bazılarımız için ise “piyango bileti” olarak tezahür etmiş olabilir…
Farkındalık hikayelerinde bile, gizli bir kurtarıcıdan, sıradan insanlarda olmayan güçlerden, açılacak altın kapılardan ve tahmin edilemez aydınlanmalardan medet umarız. Yeter ki, şu an önümüzde duran “gerçek” ile baş başa kalmayalım.
Bir astral seyahatte, bir geçmiş yaşamda, bir metafiziksel seviyede kendimizi değerlendirip çıkışlar arayalım, ama asla önümüzdekine bakmayalım!
Basitçe olana bakmaktansa, zihinsel güçlerimiz, var olan tüm gücümüzle olmayanı olduralım.
Tüm alışkanlıklarımız, inançlarımız, bizimle beraber büyür, dönüşür, şekil değiştirir. Egomuz da bizimle beraber büyür. Eğer durumun kaynağına inmez ve dürüstçe kendi hallerimiz ile göz göze gelmez isek, küçükken beyaz atlı dediğimiz, büyüyüp farkındalık yolunda ilerlerken gökten gelecek bir rütbe, aydınlanma işareti olur.
Yaşamının her alanında mucize arayan, kendi gücünü görmezden gelen, hareket etmeyi, yaratmayı kabul etmeyendir.
Mucize tanımı bile zihinlerimizde bambaşka yerlerde.
Mucize, halihazırda yaşadığınız şeylerden başkası değildir. Mucize, bir gün sergileyeceğimiz inanılmaz başarının sonucunda olacak şey değildir. Mucize, her an, ne olursa olsun yılmadan devam eden, kendinden vazgeçmeyen halinizdir. Mucize, tanrı dahil kimseden kurtarılmayı beklemeden kendini gerçekleştirmek için atılan adımların tamamıdır. Sokağa çıkma yasağında, sinirlenmeden kendi ekmeğini yapabilmendir…
Kalbin kırıldığında bunu yok saymadan, kendine sarılıp şefkatini esirgememendir.
Geçmiş/paralel yaşamlardaki “yüksek” güçlerinin gelip buraları ışıklara boğması değildir!
Olan halinin, kendini olduğu gibi kabul edip, elindekileri kullanmayı öğrenmesidir.
Basittir. Sadedir.
Bu yüzden, hikayelerin göz alıcı şaşasına kapılmadan şu anda olana odaklanmak iyidir kardeşim. Acını küçümsememek, arzunu isteklerini yok saymadan bakmak, nefsine tü-kaka demeden kulak vermek…
Kendinde değer vermediğin en ufak parçanı bile değiştirip dönüştüremezsin.
Ve evet, nefretine de, kırgınlığına da, kibirine de değer verip bakmalısın.
Çünkü her bir tırnak içinde “negatif” değerin, sana çok şey öğretti, katkıda bulundu ve bulunmaya devam ediyor. Sorumluluk almaman, ertelemen, beyaz atlıyı beklemen bile!
Ama günü geldiğinde, o ata sen binmeli ve ormanda güzel bir tur atmalısın! Kurtarılacak kimse olmadığını bilerek, kendine acıma hissini sırtındaki pelerini atar gibi atarak.
Kendi kendinin, her nefes alışının bir mucize olduğunu bilip, kendini kutsayarak.