Prematüre Ben
Kişisel gelişim, metafizik gibi konular ile ilgilenmeye başladığınızda, doğal olarak tüm hayatınızı sorgulamaya başlayıp şimdiye kadar yaşadığınız tüm olumsuzlukları bir sebebe ve geçmişte başınızdan geçmiş travmalara bağlarsınız. İkinci adım olarak o travmaları eritmeye, kabullenmeye ve bir şekilde dönüştürmeye çabalarsınız.
Sonucunda gelinmek istenen nokta “aydınlanmak” diye adlandırılsa da, gerçekliğinizi yaşayabiliyor hale gelmektir. Herkesin aydınlanma noktası birbirinden farklıdır.
Elbette birlik bilinciyle yaşamak, her insan bünyesinin eninde sonunda ulaşacağı yerdir ki bu –eni/sonu kısmı kainatın sonuna kadar sürebilir, daha doğru bir deyişle, bu birlik ile beraber, kainatın sonu gelecektir/gelebilir.
Ama burada söylemek istediğim şey biraz daha ince, gözle görünmeyen bir gerçeklik. Çoğu zaman gözden kaçan ve kendi kendimizin ensesinden yakalamamızı ramakla kaybettiğimiz yer.
Travmalarımızı ve olumsuzluklarımızı önümüze çıktıkça bir bir alt ederken, gitmekte olduğumuz yolda ister yoga master, ister master Yoda olalım, elimizdekiler ile yaptıklarımız önemlidir.
Bu tarz çalışmalara gidenler az çok bilirler, onlarca hatta yüzlerce teknik vardır uygulanması gereken, hatta ömür boyunca düzenli bir şekilde yapılması tavsiye edilen.
Biz bu egzersizleri yaptıkça, bilinç seviyemizi bir noktadan, önümüzdeki bir noktaya taşırız. Kendi özümüze ait daha önce bildiğimiz ya da bilmediğimiz yeteneklerimizi fark eder, bunlar üzerinden bir kişilik tezahür ederiz .
Önümüzdeki koskocaman kayayı görmeyip kafamızı çarptığımız yer de burasıdır.
Artık daha uysal, az sinirlenen, her olaya çeşitli bakış açıları ile yorum ve çözüm getirebilen köleler oluruz, pardon! insanlar
Çalıştığımız birkaç kişiden gözlemlediğim o ki, yapılan tüm çalışmalar, tüm fark edişler daha iyi bir hizmet verebilmek için kullanılır hale gelmiş.
Çıkıldığı sanılan çarkın içerisine, titri daha yüksek olarak geri dönülmüş!
Tüm bu uğraşların tek bir amacı var ki, o da “kendin” olmak. Eşsiz olan sen’ e ulaşmak ve onu yaşamak.
Bu, eski tip telefon kullanıyorken (kamerasız, internetsiz vs.), büyük bir heves ile akıllı telefon satın alıp, sadece telefon açmak için kullanmaya, onu akıllı yapan içeriklerini hiçbir şekilde kullanmamaya benzer.
Eğer elimizdekiler ile yapacağımız şey, eski alışkanlıklarımıza daha afili görünen şekilde geri dönmek ise, bir dans kursuna yazılmak çok daha başarılı bir seçenek olabilir.
Günden güne büyüdüğümüzü, günden güne fark edişlerimizin ve uyanışlarımızın arttığını varsayar isek, tüm bu enstrümanları, ‘olduğumuz şeyi’ tanıyarak ve tüm özelliklerini kullanarak devam etmeliyiz yolumuza. Biz çoğalıp genişlerken, prematüre halimizi baz alarak, değişimimizi göz ardı ederek yürümeye devam edemeyiz.
Kaçırdığımız şey, ki bence çok büyük bir parça:
Dönüştüğümüz bilinci tanımıyor, eski prematüre halimize ölmüyor olmamızdır.
Bütünlüğü evrende aramak oldukça boş bir tavır, o zaten bütündür. Bütünlüğü gelişerek oluşturduğumuz kendimizde aramalı ve bunu sağlamalıyız.
Tüm sevgimle.
Nisan 2014