Yaşam üstadı olma yolunda seni neler bekliyor?
Bir usta, bir yaşam üstadı hatırlayabilir ancak tüm yaşam deneyimlerini. Tüm yaşamlarını bir potada toplayıp bunların hepsini ders edinmeyi. Zamanı geldi içindeki üstadı uyandırmanın, bir heykeltıraş gibi kendinden kendini yontmanın. Dönüştürdüklerinle, aldığın derslerle kendine ve yaşama olan güveninle, hayatta kalmanın tüm becerileriyle, biriktirdiğin tüm yeteneklerle, defalarca geldiğin bu yaşamda oluşturduklarınla…
Burada “karma” sana karşı işleyen ve cezalandıran değil, senin sandığında getirdiğin yeteneklerin, birikimlerin olarak çalışmaya başlar, senin için dönmeye başlar karmanın çarkı. Kader çarkıdır o, senin nasıl kullandığına göre şekil ve yön değiştiren!
Bir üstadın elindedir karmanın pusulası, kaderinin dönen dişlileri.
Uyanma kademe kademe olur. Önce zihnine, bu dünyadaki varlığına uyanırsın. Sorularınla, ait olamayışı fark edişlerinle… Sonra yaşamdaki görevine uyanırsın ve çarkı eline alırsın. Tüm yaşamlarına uyanırsın. Yürüyen bir tarihi eser gibi, yürüyen bir Zeus tapınağı gibi dolaşırsın dünya üzerinde. Antik bir varlıksındır. Var olduğun ilk andan bugüne kadar her şeyi o uzun koca kuyruğunda taşıyan. Sürüklediğin o koca kuyruğundur sürüngen olan, o kuyruk senin yaşanmış bilgeliğindir. Evrimleştikçe bacaklarına, gönlüne taşınır bilgi ve sonunda küçük ışık saçan bir zerre olursun. Varsındır.
Artık yaşamın ne olduğunu bilensindir. Tüm yaşamlarından kendine bilgiyi, tecrübeyi çekebilensindir. “Benim” dediğinde yeri göğü inleten, aynı zamanda duyansındır.
Kalbi açmak budur. Kalbi açmak tüm sevgiyi içeri almak değil, her acıyı da duyabilmektir. Bu yüzden korkarız kalbimizi açmaya, her şeyi hissetmeye gücümüz olmadığından…
Oysa üstat, artık her şeyi kendi gönül potasında eritebilir, dönüştürüp şifalandırabilir olandır. Gücü ve dayanıklılığı onun kalbinin açılmasına, onun tüm yaşam deneyimlerinin açılmasına sebeptir.
Hatırla!
İçindeki üstadı, içindeki varoluş gücünü hatırla, hepimizin bu ustaya ihtiyacı var.
Gün gelecek, yarı ölü bedenlerden yukarı süzülecek tüm üstatlar, kendi içlerinden uyanacaklar.
Her şey, bu uyanış için hazırlandı, her oluş bu uyanışa destek. Tüm yaşam…
Evet, her şey senin için ve herkes için!
“Ey sevgililer!” diyen bir ses var, duyuyor musun? Ayırmadan, kapsayarak konuşan…
En değerlilerimiz…
Ama hayvanlardan değil, şu anda uyanmamış olanlardan. Sana söylüyorum, gözünü aralamış dünyaya bakan, sorusu gelmiş, hareket etmeyi düşünen, kendini sorgulayan…
Ayağa kalk, tüm kapılar ardı arkasına açık, kilit sensin, anahtar da sensin. Bir şey yapmana gerek yok, sadece yürü. Yürüdükçe anlayacaksın.
İçindeki doyumsuzluğu maddeye, yemeğe, bilgiye değil, o doyumsuzluğu kendini daha ileri götürmeye kullan. İçindeki açlık, içindeki boşluk, oluşmak, doğmak isteyen senin çığlığıdır. O çığlığı yemekle, kıyafetle, eşyayla doldurma! İçini o yolun aşkıyla doldur, merakıyla doldur, açlığın seni çektiği yere git, kendine…
Üstat, yaşamda kendini bulduğunda çalkalanan denizler durulur. Artık savaş biter, geriye yaşamak ve hizmet etmek kalır. Huzur kalır, bilgelik kalır. Aşk kalır. Üstat, zenginliği görendir. Yaşamın her bir zerresini içine çekebilen, aldığı nefesten ziyade varlığın neşesinden beslenir.
Tekrar bu düzlemde var olduğunu görmenin, tam olarak olmanın, bilmenin verdiği topraklanma ve aidiyetle “Buradayım” der.
Kartal görüşüdür bu, iki dünyanın, çoklu dünyaların hepsini aynı anda görme hali. Geldiği yol da, gideceği yol da bellidir.
İçindeki üstat, üzerine yığılmış toz toprağın kaldırılmasını bekliyor. Sabırla, sana inançla. Kendine olan inancını kaybetme, yürü. Sen yürüdükçe doğruluyor yaşlı bilge. Sen yürüdükçe nefes alıyor.
Attığın her adım, üstadınla buluşmaya giden yoladır.